68.1 N. Kaleme ve satir satir yazdiklarina andolsun.
68.2
68.3
68.4
68.5
68.6
68.7
68.8
68.9
68.10
68.11
68.12
68.13
68.14
68.15
68.16
68.17
68.18
68.19
68.20
68.21
68.22
68.23
68.24
68.25
68.26
68.27
68.28
68.29
68.30
68.31
68.32
68.33
68.34
68.35
68.36
68.37
68.38
68.39
68.40
68.41
68.42
68.43
68.44
68.45
68.46
68.47
68.48
68.49
68.50
68.51
68.52
|
1. Giris: Kur'an'in nuzul sirasi hakkinda bilgi veren kaynaklarda (örnegin Suyuti el-Itkan) kalem suresinin ikinci siraya yerlestirildigi görülür. Ibn Abbas, Usman b.Affan, Cafer b.Muhammed nüshalarinda da durum böyledir. Siyer materyalinde ise Müzzemmil ve Müddessir surelerinin ikinci inise tekabül ettigi görülür.(Bak: Ibn Hisam, Ibn Sa'd) 2. Alfabe Harfleri: Kalem suresi girisinde yer alan Nun harfleri gibi Kur'an'in muhtelif sure baslangicinda yer alan harflerin niçin Kur'an'da yer aldigi ve bunlarin ne anlama geldikleri konusunda tefsir kaynaklarinda farkli açiklamalar bulacaksiniz. Kur'an'in anlasilsin diye gönderildigini, onun ayetlerinin anlaminin apaçik oldugunu defalarca duymus olanlarin bu ayetler hakkinda da doyurucu bir cevap almak haklaridir. Hele okudugu bir tefsirde konuya iliskin tutarsiz bir yigin malumatla karsilasanlarin, daha surenin temel konularina girmeden zihinlerin yakisiksiz bir mecraya dogru çekildigini farkederler. Oryantalistler, bir yigin tuhaf iddialar ortaya attilar, bu harflerin sureleri derleyen sahabelerin adlarinin basharfleri oldugu zannini piyasaya sürdüler. Bu, tarihteki batini iddialarin degisik bir tezahüründen baska bir sey degildir. Bu tür iddialarda da harfler ayni sekilde ele alinmis, bunlarla siyasal partilerin hakliligina kanitlar bulunmak istenmistir. Gerçi cahiliye siirinde de bugünkü çagdas imlada oldugu gibi, harflerin kimi kelimelerin kisaltilmisi olarak kullanildigi görülmektedir. Ama bugün için, bu tür denemenin mümkün oldugu düsünülse bile ayni harflerle yüzlerce kelimenin kisaltilmis halini belirtmek mümkün oldugu için Hz.Rasül'den bir izah olmadikca bunun neye tekabül ettigi anlasilmaz. Hepsi bir zan olarak kalir. Araplar arasinda harflerin ayni zamanda rakam olarak da kullanildigi biliniyor. Ebced sayilari denen bu harflerin kur'an'da bu anlamda kullanildigi varsayilsa bile bu sayisal toplamlarla ne kasdedildigini anlamak mümkün degildir.Yakin zamanlarda bu harflerle Kur'an, matematiksel bir icaz ortaya koymak istemis olabilir mi, diye düsünülmek istenmis, bu harflerin sure ya da kur'an'da ki tekrar sayilari arasindaki tenesübler ortaya çikarilmistir. Bu girisimler iki önemli sapmayi da beraberinde getirdiginden müslümanlarca kabule sayan degildir. Bu sayisal tenasüp bir hipotezken, deneysel olarak dogrulanirsa bilimsel bir deger ifade etmesi gerekirken, deneysel verilerde uyumsuzluk ortaya çiktikca veriler hipoteze uysun diye tahrib edilmeye, ya da daha önce tahrib edilmis olduklari bu hipotezle düzeltilmeleri gerektigi iddiasi ortaya atilmistir. Bu Kur'an'in mahfuziyetine gölge düsürür. Konuyu ortaya atanlar bilimsel olarak kanitlayamadiklari mucizeyi, kanitlanmis varsayarak, bunu ortaya atan kisilerin Elçi olduklarina Allah'in bu mucizeyi kendileri tarafindan kesfettirilmesini kanit olarak sunmuslardir. Ahzab 40 ayetindeki nübüvvetin sona erdigini bildiren ayette kolay bir demagoji ile (Rasül-Nebi ayrimi) önlerine engel olmaktan çikarilmaktan kurtarilmak istenmistir. Bu iki önemli iddianin getirdigi sapma nedeniyle alfabe harflerinin böylesi açiklamalari kullanisli degildir. Fizilal yazarinin açiklamalari ile yetinmek yeterli olacaktir. 3. Toplumsal bölünme: Siyer yazarlari kendisine vahy geldiginde Hz.Rasül'ün 40 yasinda oldugunu naklederler. Vahy öncesi hayatinda o "Kitap nedir" bilmemesine ragmen Hikmet sahibi bir insandi. Ama toplumunu kurtaracak tam bir reçetenin sahibi degildi (Duha suresi). Allah ona vahy ile kilavuzluk etti (Fe heda...). Toplumun üzerinde her türlü bagyin sahibi olan insanlar dogruluk taraftarlarinin inançlari ve düsünceleri kendileri ile sinirli kaldigi sürece onlardan rahatsizlik duymazlar. Ne zaman ki bu temiz insanlar kendi hayatlarina, toplumun sorunlarina el atmaya baslarlar, ezilen kitleler onlara kulak verir olur, bunu kabullenmezler. Ayni olayla vahyin nuzulunden sonra Hz.Rasül de karsilasti. Varaka b.Nevfel firaseti ile bunlari kendisine bildirdiginde " Sahi, toplumum beni dislayacak mi? " diye soran Hz.Rasül bu yalnizliga terkedilmesin, fitnecilikle suçlanmanin ta ortasinda buldu kendini. Ona "mecnun" dediler. Yani cinlerle iliskili kisilerden birisi. Getirdigi bir vahy degildi onlara göre. Kendi içlerinde uzun yillar kalmis ve toplumu tarafindan El-Emin ismi ile taltif edilmis bir insan simdi fitneci olmakla suçlanir. Bu suçlamadan ancak kendilerine ödünler verip uzlasmaya girerse vazgeçeceklerini söylerler. Iste Kalem suresinin 1-16 ayetleri bu ortamin tasviri ile baslar ve Rasülün takinmasi gereken tavri ona ögretir. O, büyük bir ahlak üzerindedir. Vahyi ilk aldigi günlerin ürpertisi içinde iken esi Hatice'nin kendisine söyledigi bu sözler, vahyin dilinde yinelenerek ona tevcih edilir. Kalbine birakilanlar, cinlerin üfürmeleri degildir. Bu bilinç içinde o yakinda herkesin gerçegi kavrayacagi vakte kadar savasimini sürdürecektir. Ilahi vahye " geçmislerin masallari" diyen Mekke istikbarinin ahlaksiz dogasi bu ayetlerde olanca çiplakligi ile ortaya konulur. Büyük bir inkilabla devrilecegi tehdidinde bulunulur. (16.ayet). Bu iki zit ahlak ve davranisin mümessilleri arasindaki bitmek bilmez çekismeler ve uzlasma önerileri ile, Rasülün karsit propoganda ile tesirsiz kilinma çabalarini anlatan vahyi metinler zaman zaman degisik usluplarla tekrarlanmistir. Müteakip surelerde bunlar izlenebilir. Siyer ve hadis materyalinden Hz.Rasül'ün örnek anitsal kisiligine ayna tutan metinler okunabilir, Nebevi hikmet'in örnek evrensel ahlaki direktifleri hatirlanmali. Bu temiz biyografi Muhammed a. olan sevgi ve güven duygusunu pekistirir. Karsitlarin sefih tablolariyla hem siyerde hem de yasanilan toplumsal çevrede müsahade edilebilir. Fitnecilikle suçlanmanin bugünün Kuran okurlari içinde geçmisin okurlari için nasil revaçta ise ayniyla geçerlidir. 4. Bahçe Sahiplerinin Tesbihi Kur'an, indigi ortamda ayetlerini kendileri için hayat edinmek isteyen insanlari, karsilastiklari zorluklar karsisinda tarihteki arkadaslari ile tanistirarak onlara sabri ögütler. Ayni sekilde ideolojiden ödün vermeksizin direnmeyi sürdürmeyi mü'minlerin de birbirlerine salik vermelerini ögütler (Asr suresi). Kalem 17-33 ayetleri arasinda Kur'an'in tarihle olan perspektifine ilk kez tanik oluyorsunuz. Gerçi bu olaylarin bilfiil vuku bulmasi sart degildir, bir örnegin kissa olarak sunulmasi da mümkündür. Kur'an, bu sosyo-historik, sosyo-psikolojik panaromalari hem mü'minler hem de mücrimler'in yolu olarak tavsif eder ve ibret alinsin diye nakleder. (En'am 55). Tüm tarihsel vahiylerin Elçileri gibi Hz.Rasül de aldigi Kur'ani vahiyler ile "Mülkün yalnizca Allah'in oldugu" bilgisini buldu. Malperestlik marazi bir haldir ve insan mala olan salt kendine has kilma tutkusundan arinmadikca kurtulusa eremez. Mekke dönemi ayetlerinde infak mü'minlerin tabii bir hasbeti olarak ele alindi. Mücrimler ise infaktan kaçinmalari nedeniyle korkunç kinayici bir propoganda altinda bunaltilmaya çalisildilar. Bu bahçe kissasinda kazanç öncesi eger ellerine iyi bir meblag geçerse, bunun bir kismini yoksullarla paylasmak üzere Rabblerine bir sükran olarak yoksullarla paylasmak üzere anlasan bir arkadas toplulugunun, bu kazanca kavustuklarinda yasadiklari ihtiras çekismesi anlatilir. Dogruluk taraftarinin bütün direnmelerine ragmen yoksuldan, kamudan servetlerini kaçirmayi planlayanlar ertesi sabah hasat ettikleri ürünün basina vardiklarinda, onu tabi bir afetin ellerinden aldigini görürler. Dogru insan bunun ilahi bir sille oldugunu anlatir onlara. "Ben size tesbih etmeli degilmiydik" demedim mi, diye sorar. Allah'i tesbih etmenin bu eylemsel boyutu üzerinde durulmali. Gelenekte bu boyutun nasil törpünelip yalniz bir dil ikrarina dönüstürüldügü gerçegi hayretamizdir. Örnek salt bir tarimsal ürün üzerine hasredilemez. Toplumun payindan kaçirilan servetler üzerinde yasayan olaylara atifta bulunulmali. Avrupanin, 3. dünya ülkelerinin sömürüsü üzerine kurdugu endüstrinin arkaplani ve bugünkü tesbihsizligi üzerinde mutlaka durulmali. Örnek öykü (kissa) de anlatilan ceza ile, Mekkeliler de korkutuluyordu kuskusuz. Bugün de bu tür öyküler yalnizca tarihsel bir dille degil, kuskusuz evrensel bir mesaj olarak okunacaktir. Kur'an bu tür olaylar için asil canyakici azabin Din Günü verilecegini söyler. Dünyevi olarak bu tür azapla karsilasilmadigi durumlarin insani yaniltmamasi gerektigini söyler. Ama ibret olarak ilahi kader zaman zaman bu tür pesin cezalandirmalari da programlamistir. 5. Ayrisma Günü: Ahiret: Zulmün dünya hayatinda her zaman bir karsilik bulmadigi ya da gelen musibetlerin mü'min mücrim herkesi içine aldigini gören inkarci egilimler bunu yargi gününün olmadigina yorarlar. O gün kesinlikle aynisma günüdür (Yasin 59). Günahkarlar müminlerden tecrid edileceklerdir. Hiç ikisi bir olabilir mi?(Kalem 35). Kaybedilen bu bahçeye karsilik tesbihi savunan muttaki için, nimetlerle donatilmis, tabi afetlerin mahvedemedigi cennetler hazirlanmistir. Bir önceki kissada kullanilan cennet kelimesi ahiretteki ödüllerin toplami olarak kullanilir. Bu mutlaka gerçeklesecektir. Bu Allah'in satirlarina yemin ettigi (kalem 2) kitabin vaadidir. Yoklugunu iddia edenler ise ancak bir zaman bulunabilirler. Hangi felsefik kuram onlarin hakli olduguna vize verebilir ki? Yoksa onlara hak veren bir kitap mi var? (Kalem 37), sorar kur'an. Kimmis o günün avukatlari, kimmis bu iddiayi kuvvetlendirecek ortaklar? Bu Kur'an'in apaçik meydan okumasidir. Bu uslup Kuran'in çagdas okurlarinin da yakalamak zorunda olduklari bir usluptur. Gerek halk hurafeleri, gerek sosyalbilimlerin ve inkarci felsefenin aglarina karsi mü'min hikmeti her an bu izzet çizgisini yakalayabilmelidir. Secdeden kaçanlarin secdeye çagrilacaklari güne kadar bir süre taninmistir onlara. Buradaki secde de tipki tesbihte oldugu gibi ilahi hükümranliga ram olusun resmidir. 6. Teblig Bir ticaret Degil: Hz.Rasül genclik yillarini amcasi Ebu talib'in yaninda yoksulluk içinde geçirdi. Risalet sorumlulugunu yüklendiginde ise Hz.Hatice'nin serveti ve o güne kadarki ticari hayatinin ürünü olan varlikli bir insandi. Çocuklari disinda, yegeni Ali ve evlatligi Zeyd'e onun yaninda kiliyordu. Risalet sorumlulugu altinda ise her geçen gün bir öncekinden daha yoksul bir hale düstü. Ebu Talib sokagina hapsedildikleri günlerde tüm müslümanlarin yasadigi açlik imtihanindan o da geçti. Kur'an hepsinin müsahade ettigi bu tabloyu sik sik onlara hatirlatir. Hz.Rasül'ün bu çabasinin dünyevi bir karsilik görmeye matuf olmadigini anlamalarini ister. Hz.Rasül yaptiklari karsiliginda onlardan bir ücret istememektedir. Eger dünya metagina düskün biri olsa idi en emin yol önceki yasami üzere yürümek olacakti. O ise dünya hayati karsiliginda Ahiret hayatini tercih etmistir. Kur'an'in çagdas tebligcileri de tevhidi hareketin bu tür saibeler altina sokulmasina karsi uyanik olmalidirlar. Bati Avrupadaki büyük teskilatlari emeklilik günlerinde bir ikinci kazanç vesilesi gören "Hocalar" sinifi ile Cami Verein'larinin haftalik, aylik para dilenme egilimlerinden uzak bir çizgi tutturulmalidir. Belirli bir misyonu yüklenen insanlarin üzerindeki Rakabe'den onlari kurtarici finansal kaynaklar olusturulmalidir ama bu hiçbir zaman infakin Kurani boyutundan bihaber olan teblige muhtaç insanlardan para dilenme biçimine dönüstürülmemeli, bu sure (46. ayet) ve diger Kur'an ayetlerindeki uyarilar hatirda tutulmalidir. Mümin bayanlar da kendi geçimlerini Allah'in üzerine yiktigi kocalarini dünya hayatinin kölesi kilacak olan (Rakabe) ye çagirmaktan uzak durmalidirlar. Hz. Musa'ya " Biz bir tek çesit taama dayanamayiz" diyerek cahiliye hayatinin nimetlerini isteyenlerin tutumu Kur'an'da yerilir. Bir ideoloji devleti olmasi gereken müslüman Medine'lerin halklari da refah adina islami hükümetleri sikistirip onlari dünya sistemine entegre olmaya itecek iktisadi politikalar belirleme tuzagina düsürmekten uzak durmalidirlar. Çok evlilik yasagindan sonra dilerlerse kendilerini bosayabilecegini söyleyen Rasül'den, ona es olma serefini yitirmemek için ideolojik bir gerekceyle bosanmak istemeyen müminlerin annelerinin sonraki yillarda Hz.Rasülü daha iyi bir hayat standarti için zorlamalarina imada bulunan Kuran, Hz. Rasüle bu isteye boyun egmesi dogrultusunda degil, dilerlerse kendilerinden ayrilmak teklifi ile yaklasmasini tavsiye etmektedir. Müslüman aile içinde Allah'in rizasinin kazanilmak istendigi bir aile olmali, kari ve kocalar bu konuda birbirleri ile yardimlasmalidirlar. 7. Balik Sahibi ve Rabb'in Hükmü: 48.ayette karsilastigimiz "Balik sahibi " o gün Ehli Kitab'in ve müsriklerin Yunus diye bildigi bir Allah Elçisi'dir. O ve diger elçilerin kissalari Kur'an'in sonraki dönemlerinde inen ayetlerin de birbirini tamamlayici, kimi zaman tekrar eden bir dizi öykü seklinde Mekke'lilerin gündemine sokulmustur. Bazen bilinen öykülerin tahrif edilen taraflari düzeltilmeye çalisilmis, kimi zaman hiç bilinmeyen tarihi hikayelerden haberler verilmistir. Kur'an'in belirli kissalari üzerinde yogunlasan Okuyucu, yaptiklari dersleri ve içeriklerini hafta boyunca gündemde tutmanin yollarini aramali, anlatilan kissalarin önceleri ve sonralari hakkinda müteakip derslerde gelecek bilgilere karsi ailelerini, çocuklarini, yakin çevrelerini teyakkuz ve bir merak halkasi içine çekebilmelidirler. Kur'an'in öyküleri karsisinda, ona muhalif öyküler üretme sanati Mekke'de revaç bulmustu. Nadir b.Haris bunlarin en iyi bilinenlerindendir. 20-30 TV kanalli Avrupa insani için alternatif videolar, sinema ve tiyatro etkinlikleri, binlerce müsrik ve müstehcen öykü ile insanlarin düsünme melekelerini dumura ugratmaktadir. Medyanin bu yikici bombardimani karsisinda kur'an kissalari ve onlarin tarihten bugüne izdüsümü olan çagdas hareketlerin verdigi onurlu savasimlarin dünü, bugünü, aile, is çevremizde canli tutulmaya çalisilmalidir. Adem'in kissasini, Nuh'un tufanini hristiyan okul çevresindeki çarpik çerçeve içinde edinmeden önce çocuklarimizi bizler salih hikayelerle donatabilmeliyiz. Niçin bu konular okundugu derslere çocugu ile beraber gelecek mü'minler gelmeden önceki aksam çocuklari ile Ninova'li Yunus'un kissasini evin sicak atmosferinde konusmus olmasin. Konu ile ilgili hazir çocuk kitaplari, bant tiyatrolari ile gündem tutulmasin. Balik Sahibi kissasindan Hz.Rasül ve inanirlara verilmek istenen mesaj halkin inkarci tutumlari karsisinda yilginliga düsülmemesidir. Rabbin hükmü gelene kadar teblig sürdürülecektir. Hicretin kosullari olusmadan Musa Israilogullarini Fir'avn'in zulmüne terkedip nasil toplumundan ayrilabilir? Bu bakis açisindan Balik sahibi'nin kissasi ile yasadigimiz ortam ve hicretin sorunlari tartisilabilir.