Düsünce Özgürlügü ve Demokrasi "Sehid"i

"Rahmetli" Ugur Mumcu



Berlin Teknik üniversitesi'nde (TU) 24 Ocak 1994 günü Ugur Mumcu
anildi.BTBTM'nin (Berlin Türk Bilim ve Teknoloji Merkezi) TüSES
ile beraber organize ettigi bu programa Türkiye'den laik-demokratik
kesimin temsilcileri, özelde U. Mumcu'nun yakin dostlari katilirken,
dinleyicilerin çogu ögrenci kitlesinden oldugu göze çarpiyordu.

Sempozyumun konusu Ugur'u anma ve '21. Yüzyilda Türkiye' basligini
tasiyordu. Programa katilan konusmacilar su isimlerden olusuyordu :

Dr. Ismail Engin,
Prof. Dr. Taner Berksoy,
Sule Kut,
Prof. Dr. Bülent Tanör,
Dr. Baskin Oran,
Prof. Gülten Kazgan ve
Dr. sahin Alpay.

Bu yazimda ben organize ile alakali bazi eksiklikleri
elestirecek degilim...Konusulan birçok noktayi da analiz
edip tenkit etmiyecegim...Sadece birkaç çeliski
ve komikliklerden bahsedip kritiklerimi kisa tutacagim.

Birçok konusmacinin Ugur Mumcu'yu "merhum","rahmetli Ugur Mumcu"
ve 'düsünce özgürlügü ve demokrasi "sehid"i' biçiminde
cümleler kullanmalari bir çeliski ve kendileri açisindan
da çok komik bir tabloydu...Bir yandan Islamcilar'a verip
veristiren, samanlikta kül birakmayan laikler -ne üzücü (ve
gülünç) bir durumki- ölülerini, hararetle karsi olduklari
Islam'in kelime ve vasiflandirmalariyla isimlendirerek ne kadar
çaresiz ve çelisik kisilikler olduklarini ele verdiler!...
Oldukça gülünç ve ayni zaman da yüz kizartmasi gereken
utanç verici bir olay bu. "Rahmetli"ymis (!)..."Sehid"mis (!)...
Büyük çeliski! "Rahmetli" yerine örnegin "topragi bol olsun" deyin...
"Sehid" yerine ".........." ne demeli ben de bilmiyorum ki!...
Ama bizim kelime ve kavramlarimizi kendi emellerinize alet edip
kullanarak yozlastirmayin! Düsüncenizde özgürsünüz; ölülerinize uygun
bir vasif bulursunuz, eger biraz olsun aklediyorsaniz.

Bir de ayaga kalkip bir dakika süreyle ses çikarmadan anma
anlayisiniza pes dogrusu. Biraz "dinsel" ögeye benzemiyor mu ?
Herkesi ayaga kalkmaya mecbur ettiniz. Hatta ayaga kalkanlardan
birinin çok komigine gitmis olacak ki gülmemek için
kendini zor tutuyordu...

Konusmacilardan Bülent Tanör'ün laiklik konusunda sarfettigi sözler
ise oldukça saskinlik ve kizginlik yaratti bende. Laikligin
oldugu bir yerde Diyanet Isleri diye bir kurumun olamayacagini,
bunun Türk laikligine özgü bir sey oldugunu, dini kontrol altina
almak için kuruldugunu, böyle olmasinin da çok
isabetli oldugunu, zira baska türlü de (laikligi kabul etmeyen
Islam gibi bir din demesine ragmen ) laikligin topluma
benimsetilemeyecegini ve Islam'i vicdanlara sigdirmanin büyük
bir cüretkarlik oldugunu utanmadan ve yüzü kizarmadan itiraf etti.
Diyanet'in simdi ise artik laikligi degil, dini yayan bir kurum
haline geldigini ve bu yüzden Diyanet'in özellestirilmesini
savundu. Ne kadar yüzsüzlük, ne kadar iki yüzlülük örnegi;
dogrusu sasmamak, kizmamak ve böyle laiklere kanip onlara uyan
zavalli insanlara da acimamak elde degil!...

Islam toplumuna laikligi zorla desbotik hilelerle benimsetmeye
kalkisanlar ve bunun avukatligini yapanlar, demokrasi ve düsünce
özgürlügünden söz etmeye haklari yoktur!...
Yetmis yildir müslüman topluma laikligi 'tepeden inmeci bir zihniyet'
anlayisiyla (fikir hürriyeti ve halkin özgür iradesi bunun neresinde !)
dayatanlar desbotturlar, diktatördürler ve asil bagnaz olanlardir!...
Laiklerin, Islam'a ve taraftarlarina saldirgan bir üslupla boyuna
yüklenmeleri, kendi fikir ve düsüncelerinin Islam dini karsisinda
ne kadar ciliz kalisinin bir göstergesi olarak karsimiza
çikiyor. Bu tavirlariyla Islam'dan açikça
korktuklarini ortaya koyuyorlar. Bu korku fikir ve düsünce
bazinda bir korkunun isareti. Bunun için de seriati
(Islam'i) siddet ve kaba kuvvet ile esitleyerek insanlar
arasinda antipropaganda yapiyorlar. Yanlislar üstüne
yanlislar, çeliskiler üstüne çeliskiler
bina ederek gerçegi yansitmayan sözler sarfediyorlar
ve komik duruma düsüyorlar. Islam'i, kendi marifetlerinin bir
ürünü olarak (laik devrimlerin sonucu) bilgisiz birakilan
insanlarin davranislariyla yargilayip mahkum etmeye
çalisiyorlar. Ama artik Islam hakkinda bir
bilinçlenme sözkonusu.

Laikler bilmelidir ki, kendi kurduklari tuzaga kendileri er
geç düseceklerdir!

Müslüman halk sizin desbotik laik anlayisinizdan bir gün
hesap soracaktir!...

Bekleyin; biz de bekleyenlerdeniz...

Bedrettin Çiftci

(Berlin, 27.01. 1994)


[WWW-Bültenim] [Özel Calismalar]